GÜNDEM

Hukukçular: Türkiye’nin önüne gelecek dayatma belli, 42. ve 66. maddelerin değişimi ilk dörde ulaşır

Siyasette adı konmayan yeni çözüm süreci, iktidarın sürdürdüğü “yeni anayasa” tartışmasıyla değerlendirilmeye başlandı. Aktörler yeni sürecin ilerletilmesi ve amacına ilişkin sessizliğini korusa da DEM Parti kurmayları satır aralarında yeni sürecin anayasal tartışmalarını açıklamaya başladı. DEM Partili kurmaylar; Kürt sorunun çözümü için “anadilde eğitim” ve “Kürt kimliğinin kabul edilmesinden” geçtiğine işaret ediyor. Bu da yeni anayasa tartışmasını “eğitimde Türkçe dışında başka bir dil anadil olarak okutulamaz” hükmünü içeren Anayasa’nın 42. maddesi ile yurttaşlık tanımının yapıldığı 66. maddenin üzerine yoğunlaştıracağını gösteriyor. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyuncu; “42. ve 66. madde üzerindeki tartışmalar, ilk 4 maddede değiştirilemez olan ulus devlet ve Türkçenin resmi dil olması hükümlerini de tehlikeye sokar. Siyasetteki elitler şu an halka gündem dayatmaya çalışıyor ancak yoksulluk nedeniyle gündem halktan kopuk ilerliyor” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kasım 2024’te PKK elebaşısı Abdullah Öcalan için “terör örgütünün silah bırakması karşılığında umut hakkının bırakması” çağrısı, siyasette yeni bir süreci başlattı. TBMM Başkanı Sırrı Süreyya Önder, Van Milletvekili Pervin Buldan ile yerine kayyum atanan eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ten oluşan heyetin Aralık 2024’te de terör elebaşısıyla görüşüp, 7 maddelik iletisini partilerle görüşmesinin ardından da süreç siyasetin gündemine oturdu.

İKTİDAR İLK 4 MADDEYİ TARTIŞMAYA AÇMIŞTI

Siyasette adı konmayan yeni çözüm sürecinin, iktidarın “yeni anayasa tartışmalarını” arttırdığı dönemde yaşanması ise yeni sürecin anayasa tartışmalarıyla bağlantısının olup olmadığı tartışmalarını beraberinde getirdi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş dün “Anayasa görüşmeleriyle İmralı görüşmeleri birbirine paralel süreçler değildir” dese de parlamentoda bulunan siyasi partilerin hepsinin seçim beyannamelerinde ve parti programlarında, “yeni anayasa” ya da “anayasada köklü değişiklik” teklifi bulunuyor. Yani sürecin dönüp dolaşıp anayasa tartışmalarına döneceği belli. Bu kapsamda “ilk 4 madde tartışmaları” giderilmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 12 Eylül 2023’te Ankara’daki Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde “1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu” düzenlenmişti. Sempozyumun konuşmalarının yer aldığı kitap Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 21 Ağustos 2024’te paylaşıldı. Sempozyumun genelinde; sadece ‘Türkiye Devleti bir cumhuriyettir’ hükmünün yer aldığı 1. maddenin değiştirilmesinin yasaklanması; Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” ile “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” ve “dili Türkçedir” niteliklerinin sayıldığı 2. ve 3. maddesininse dokunulmazlığının kaldırılması savunuldu.

TARTIŞMA 42. VE 66. MADDEYE YOĞUNLAŞACAK

Adı konmayan süreç kapsamında Meclis’te gerçekleşen ilk görüşmeler tamamlandı; ancak kafalardaki soru işaretleri arttı. Aktörler yeni sürecin ilerletilmesi ve amacına ilişkin sessizliğini koruyor. Ancak parti kurmayları satır aralarında yeni sürecin tartışmalarını açıklamaya başladı. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, katıldığı canlı yayında “Şu anda ilk 4 madde ve herhangi bir madde üzerinde tartışma yok, yöntemi konuşuyoruz” derken, barışın yolunun “Kürt kimliğinin tanınması”, “anadilde eğitim” ve “yer/bölge adlarının Kürtçe isimlendirilmesinden” geçtiğini belirtti. DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç ise adı konmayan süreci “görüşme süreci” olarak nitelendirirken, “Kürt sorununun çatışma zemininden, hukuk-siyaset zeminine kaydırılmasının hedeflendiğini” vurguladı. İktidar kanadı ise yeni anayasa tartışmalarına ilişkin ilk 4 maddeye yönelik değişiklik amacının olmadığını savunuyor. Ancak, siyasette yeni başlayan sürecin yeni anayasa tartışmasını “eğitimde Türkçe dışında başka bir dil anadil olarak okutulamaz” hükmünü içeren Anayasa’nın 42. maddesi ile “ Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” tanımının yapıldığı 66. maddenin üzerine yoğunlaştıracağı düşünülüyor.

‘PAZARLIK SİYASİ ELİTLER ARASINDA İLERLİYOR’

Adı konmayan yeni sürecin yarattığı tartışmaları Cumhuriyet’e değerlendiren anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, yeni sürecin kavranmasının zor olduğunu vurgulayarak, “Açık, şeffaf ve demokratik bir anayasa yapım süreci içinde değiliz. Daha çok ülke güvenliği gerekçesi arkasına gizlenmiş, açıklanmayan hedefler var gibi duruyor. Mevcut pazarlık siyasi elitler arasında ilerliyor ve siyasilerin kısa-orta vadeli siyasi çıkarları hatta kariyerist beklentilerinden de tamamen arınmış olması mümkün görünmüyor” dedi. Amacın sadece terör sorununu gidermek için süreç iletilecekse anayasal bir tartışmaya girmenin gerekli olmadığını savunan Boyunsuz, “Ancak amaç; Türkiye’deki ayrılıkçı Kürt hareketinin ‘şiddet yolu ile ayrılma’ talebini terk ederek, karşılığında anayasal zeminde kimi taleplerinin karşılık bulması ise adı konmadan başlayan sürecin varacağı nihai nokta yeni anayasa arayışlarıyla ilintili olacaktır. Zaten iktidar kanadı birçok defa ‘yeni anayasa’ dedi, anayasa değişikliği demedi. DEM Parti kanadı ise ‘usul’ tartışmasının yapıldığını belirtti” tespitinde bulundu.

‘2. VE 3. MADDENİN DEĞİŞİMİ KAÇINILMAZDIR’

Boyunsuz, bu çerçevede yapılacak yeni anayasada 1961 Anayasası’ndan beri var olan 66. maddedeki yurttaşlık tanımını ile 42. maddedeki anadil tanımının terk edilmesini beraberinde getireceğini belirterek, “42. ve 66. maddeler ‘ulus devlet devrimi’ ve onun kurgusuyla ilişkili maddelerdir. Bu düzenlemeler Anayasa’nın 2. maddesinde geçen ‘Atatürk milliyetçiliğine’ bağlı olma hususuyla kaçınılmaz olarak ilişkilidir. Bununla birlikte sadece anadilde eğitim düzenlemesi yapılacaksa, 3. maddenin değişimine gerek kalmaz. Ama; 42. ve 66. madde üzerindeki tartışmalar, ilk 4 maddede değiştirilemez olan ulus devlet ve Türkçenin resmi dil olması hükümlerini de tehlikeye sokar. Çünkü; ulus devlet kurgusu, çok uluslu bir kurguya dönecekse Anayasa’nın 2. ve 3. maddeleriyle ilgili değişim kaçınılmazdır. Öteden beri mevcut Anayasal ulus devlet kurgusuna farklı yerlerden hareketle temelden muhalif Kürt siyasal hareketi ve siyasal İslamcı çizgi; şimdi aralarına katılan milliyetçi katalizör ile yeni anayasa yapmak istiyor” dedi.

‘DEMOKRATİK, EŞİTLİKÇİ BİR SÖYLEME İHTİYACIMIZ VAR’

“Anayasa yapıcılığı katılımcı, özgürlükçü ve demokratik midir yoksa otoriter rejim içinde elitler arası çıkar pazarlıklarının baskıyla dayatılmasının ürünü müdür?” diye soran Boyunsuz, şu ifadeleri kullandı:

“Ulus devletin vatandaşları kimdir sorusuna kapsayıcı bir yanıt bulmak durağan bir eylem değildir. Kimliğin sürekli biçimde yenilenerek benimsenebilmesi gerekiyor. Yeni koşullara uygun biçimde yeniden ‘biz’ olabilmemiz için demokratik, eşitlikçi bir söyleme ihtiyacımız var. Demokratik bir rejim olmadan bu başarılamaz ancak dayatılır. Kürt siyasal hareketi için de otoriter bir sürecin getireceği hiçbir kalıcı ve gerçek kazanım olmayacaktır. Siyasetteki elitler şu an halka gündem dayatmaya çalışıyor ancak yoksulluk nedeniyle gündem halktan kopuk ilerliyor.”

‘KEMALİST DEVRİM’İN İLERLETİLMEMESİ SORUNU İLERLETTİ’

Hukukçu Bülent Yücetürk konuya farklı bir bakış açısı getirdi. Yücetürk, Suriye’deki sürecin Türkiye’deki bu adı konmayan sürecin devamlılığını göstereceğini vurgulayarak, “Erdoğan; iktidarlığının devam etmesi, kendi yaşam sürecini de geçecek şekilde, anayasada bir takım değişikliğe gitmeyi amaçlıyor. Erdoğan ve Bahçeli’nin bir dahaki seçimde kazandıracak seçmen kitlesi açığını kapatmak için Kürtler tabanından destek sağlamak istiyor. Ekonomik krizin olduğu bir süreçte seçim kazanmak çok zor. Bu süreç, Türkiye’nin kendi iç dinamikleri üzerinden yürüseydi çözüm kolay olabilirdi; ancak dış etkenler de bulunuyorken, çözüm ulaşılmaz oluyor. Terör elebaşısı Öcalan’ın çağrısının karşılık bulmaması, Türkiye’yi nereye taşıyacak? Türkiye’de bu sorunun çözülmesi gerekiyor. İktidar, Kürt sorununu ve terörü kendi antidemokratik iktidarlarına meşru zemin kazandırmak için kullanıyor. AKP’nin antidemokratik kayyum rejimi, aynı zamanda sorunu daha da çözümsüz bir yere itiyor” dedi. 

“Bu tartışmaların içerisinde anadilde eğitim ve kimlik tartışmasını basit olarak algılıyorum” diyen Yücetürk, “Ama bu taleplerin ileride bir bölgede Kürtlerin hegemonik yapısını oluşturacaksa; bu Misaki Milli içindeki Türkiye’nin sonunu getirmek olur. Bu yapılacak adımlar, ileride büyük tehlikeleri getirir. Anlaşılan AKP ve MHP geleceğini sağlamak için Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atmaktan kaçınmıyor. İslamcılar ve bölücüler sorunun kaynağını hep Kemalizm olarak gösterdi. Ama Kemalist Devrim’in tamamlanmaması sorunları geliştirdi. Kemalizm, ulus ve laik devlet tanımı yapar. Bunun tartışmaya konması sorunu ilerletti” ifadelerini kullandı.

İlgili Haberler

Özgür Özel’den TBMM’ye açık çağrı

admin

Hibe desteği aldı 28 yaşında çiftlik kurdu! Üniversitede hazırladığı tez hayatını değiştirdi

admin

Tarih verildi: DEM Parti heyetinin İmralı’ya gideceği bildirildi

admin

AKP’nin İstanbul İl Başkanı adayı Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir oldu

admin

Meteoroloji 30 ili tehlikelere karşı uyardı: Kar yağışları ve sağanak yağışlar kuvvetli şekilde geliyor

admin

Türkiye’nin 2024’teki dış politikasına İsrail’in bölgeye yayılan saldırıları damga vurdu

admin

Yorum Yap

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Çerez Politikası