GÜNDEM

SODEV Başkanı Rasim Şişman: İktidar seçmeni kadınlar da yaşadıkları şiddet, taciz ve güvensizlik ortamının farkında

SODEV Başkanı Ömer Rasim Şişman, rapordaki çarpıcı bulguları Cumhuriyet’e değerlendirdi.

-SODEV’in aralık ayı sonunda yayınladığı raporda özellikle kadınlar ve çocuklar konusunda önemli detaylar yer alıyor. Raporda öne çıkan kısımları nasıl özetlersiniz?

SODEV olarak hazırladığımız rapor, Türkiye’nin kadınlara ve çocuklara yönelik ihmalkâr ve baskıcı politikalarının yarattığı korkunç tabloyu gözler önüne seriyor. Araştırmamız, kadınların %77,4’ünün bu ülkede kadın olarak yaşamaktan memnun olmadığını gösteriyor. Bu oran, kadınların günlük yaşamlarında karşılaştıkları şiddet, ayrımcılık ve güvensizlikle doğrudan bağlantılı. Öyle ki, kadınların %74,7’si sokakta kendini güvende hissetmiyor. Her dört kadından üçü, dışarı çıktığında sürekli bir tehlike hissiyle yaşamak zorunda bırakılıyor?.

Bu güvensizliğin arkasında, kadınlara yönelik şiddeti engelleyemeyen ve hatta cesaretlendiren bir sistem yatıyor. Kadınların %87,6’sı şiddet faillerine uygulanan cezaların caydırıcı olmadığını düşünüyor?. İndirimlerle, cezasızlıkla ödüllendirilen failler, bu düzenin açık bir sonucu. “Kadın erkek eşitliği fıtrata aykırıdır” düsturuyla başlatılan bu süreç, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla birlikte kadınların temel haklarını hedef alan politik bir projeye dönüştü. Kadını birey olarak görmeyi reddeden, dolayısıyla onun haklarını korumayı da bir öncelik olarak hissetmeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Her gün yeni bir kadın cinayeti işlenirken, kadınlar yaşamının her noktasında endişeyle hareket ederken Cumhurbaşkanı’nın gündeminde sadece doğum oranları ve nüfus politikaları olduğunu görüyoruz. Kadını yalnızca “aile” ve “nüfus” aracı olarak gören bu düzeni inşa edenler, araştırmada bulduğumuz sonuçların da en büyük sorumlularıdır.

Çocuklarımız için ortaya çıkan veriler de bu karanlık düzenin başka bir yüzünü yansıtıyor. Toplumun %81,3’ü çocukların sokakta güvende olmadığını düşünüyor?. Bugünün yetişkinlerinin bir zamanlar oyun oynadığı sokaklar, çocuklarımız için birer tehdit alanına dönüşmüş durumda. Dahası, toplumun %85,7’si çocuklara yönelik şiddeti engelleyici cezaların yetersiz olduğunu ifade ediyor?. Her gün yeni bir çocuk cinayeti veya istismar haberiyle sarsılan bir ülkede, faillerin serbestçe dolaşmasına izin veren bir düzenin inşa edildiğini görüyoruz. Araştırmamızın ortaya koyduğu veriler, bir nevi toplumun bu konudaki öfkesini ve isyanını yansıtıyor. İktidar partisi seçmenlerinin de büyük çoğunluğu bu rezil tabloyu reddediyor.

Diğer bir temel hak olan sağlıklı beslenme hakkının da ihlal edildiği araştırma sonuçlarımıza yansıyor. Birden çok yanıtlı olarak sizce çocuklar Türkiye’de hangi sorunlarla karşılaşmaktadır diye sorduğumuzda, şiddet ve tacizden sonra yüzde 57,3 ile yetersiz beslenmenin cevap olarak verildiğini görüyoruz. İktidar, milyarlarca lirayı “itibardan tasarruf olmaz” diyerek harcarken, ÇEDES gibi ideolojik projelere aktarırken, okul koridorlarında çocuklarımız açlıktan bayılıyor. Bugün çocuklar okula giderken beslenme çantaları boş, karınları aç ve zihinleri bulanık. Millî Eğitim Bakanlığı’nın bir öğün ücretsiz yemek için bile bütçe bulamadığını iddia etmesi de oldukça trajik. 

Kadınların ve çocukların yaşam hakkını hiçe sayan bu düzen, Türkiye’nin geleceğini karartıyor. Eğer bu tabloyu değiştirmek için bugün harekete geçmezsek, yalnızca çocuklarımızı değil, insanlığımızı ve bu ülkeye dair umutlarımızı da kaybedeceğiz.

-Raporda dikkat çekici bir detay, iktidar partisinin seçmeni olan kadınların da Türkiye’de kadınların yaşadığı şiddet ve temsiliyet gibi ortak sorunlardan muzdarip olduklarını belirtmeleri. Bunu gördüğümüz başka alanlar da var mı ve bu bulguyu nasıl yorumlamak gerekiyor?

Kadına yönelik şiddet, siyasi görüş fark etmeksizin tüm kadınların üzerinde uzlaştığı, yakıcı bir toplumsal sorundur. Araştırmamızın sonuçları ve raporun tamamı, bu gerçeği açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bugün iktidar partisinin seçmeni olan kadınlar da yaşadıkları şiddet, taciz ve güvensizlik ortamının farkında. Daha önce de belirttiğim gibi, kadınların %77,4’ü bu ülkede yaşamaktan memnun olmadığını söylüyor. Ayrıca, kadınların %71,1’i kendilerini özgür hissetmiyor; yani bu karanlık düzenin gerçek yüzünü her gün kendi hayatlarında deneyimliyorlar?.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması sürecinde, AKP içindeki kadın milletvekillerinin de rahatsızlık duyduğunu gördük. Ülkeye dayatılan karanlık zihniyet, elbette kendi partilerinde de işler halde olduğu için bu itirazlar susturuldu. 

Özellikle şiddet ve taciz en yaygın sorunlar olmakla birlikte, erken yaşta evlilik, eğitime erişim zorlukları ve ekonomik bağımsızlıktan yoksun bırakılma gibi temel meseleler de kadınların ortak mağduriyetleri arasında yer alıyor. Bu sonuçlar, toplumun her kesiminde hissedilen bir huzursuzluğu işaret ediyor. Artık bu düzen, sadece kadınların hayatlarını değil, aynı zamanda toplumun vicdanını da tehdit ediyor.

Bugün kadınlar, siyasi görüşlerinden bağımsız olarak, hayatlarının her alanında karşılaştıkları bu adaletsizlikleri sorguluyor. AKP’li kadın seçmenlerin bile bu düzenden rahatsızlık duyması, değişimin zeminini oluşturuyor.

-Raporda öne çıkan kısımlardan biri de yaz aylarında yoğun tepkiye rağmen TBMM’den geçen sokak hayvanları yasası için yurttaşların yüzde 67’sinin olumsuz görüş belirtmesi. Yasadaki değişiklik ise yerel yönetimlerin 2028’e kadar barınaklarla ilgili çalışmalarını tamamlaması öngörülüyor. Bu konuda nasıl bir süreç öngörüyorsunuz?

Bu yasa, sokak hayvanlarını koruma iddiasıyla sunulmuş ancak gerçekte toplumun vicdanını yaralayan bir düzenlemedir. Halkın %67’sinin karşı çıktığı bir yasayı toplumsal talepleri görmezden gelerek dayatmak, iktidarın ne halkın sesini ne de temel insani değerleri dikkate aldığını açıkça gösteriyor?.

Sokak hayvanlarının yaşam hakkını savunmak sadece bir görev değil, insan olmanın temel gerekliliğidir. Biz, bu düzenlemenin aksine, “kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” modelinin savunulması gerektiğine inanıyoruz. Bu model, sokak hayvanlarının doğal yaşam alanlarında sağlıklı ve güvenli bir şekilde var olmalarını sağlayacak, aynı zamanda popülasyonlarını insancıl yöntemlerle kontrol altına alacaktır.

Sokak hayvanlarıyla ilgili meselede sosyal demokrat belediyelerin de duruşu nettir: Sokak hayvanları bizim yükümüz değil, birlikte yaşadığımız canlı dostlarımızdır. Sosyal demokrat belediyeler, merkezi hükümetin sürekli kısıtlayıcı ve hatta ilk ağızdan duyulan ifade ile “silkeleyici” politikalarına rağmen, bütçelerini ve imkanlarını zorlayarak sokak hayvanları için çözüm üretmeye devam ediyor ve edecek. Bu belediyeler, kısırlaştırma seferberlikleri başlatmakta, saldırgan hayvanların rehabilitasyonunu sağlamakta ve hayvanlarla insanlar arasında güvenli bir yaşam alanı yaratmaya odaklanmaktadır.

Her ne kadar 2028 yılına kadar barınaklarla ilgili düzenlemelerin tamamlanması öngörülmüş olsa da, bu süreçte merkezi hükümetin yerel yönetimleri yalnız bırakacağı aşikardır. Ancak sosyal demokrat belediyelerin, tüm engellere rağmen, hem hayvanlar hem de yurttaşlar için en insancıl ve etkili çözümleri hayata geçireceğine inancım tamdır. Bu yasa, toplumun vicdanını yaralayan bir karar olarak hatırlanacaktır; fakat biz, vicdanı ve adaleti savunanların mücadelesiyle bu karanlığı aydınlatacağız.

-Son dönemde genç kuşağın ve özellikle de genç ve eğitimli kadınların, sizin de raporda yer verdiğiniz şiddet, taciz ve ekonomik bağımsızlık gibi sebeplerle haklı olarak yurt dışında yaşama isteklerinin arttığını görüyoruz. Sosyal demokrat politikalar bu durumu değiştirebilir mi?

Son yıllarda derinleşen ekonomik kriz, özellikle gençler başta olmak üzere toplumun geniş kesimlerinde büyük bir umutsuzluğun yerleşmesine sebep oldu. 2023 yılında hazırladığımız beyin göçü raporu, bu durumun sadece bireysel bir eğilim olmadığını, toplumsal bir çıkmaza dönüştüğünü çarpıcı şekilde ortaya koymuştu. Raporda, eğitimli AKP seçmeninin yüzde 44’ünün, MHP seçmeninin ise yüzde 52’sinin imkân bulması halinde yurtdışında yaşamak istediği bulgusu vardı. Dahası, bugün imkanı olsa hayatının geri kalanını yurt dışında geçirmek isteyen AKP seçmenin oranı yüzde 44 iken, MHP seçmeninde bu oran yüzde 52.2. Yani AKP’nin yarattığı ülkede yaşamak istemeyen Cumhur İttifakı seçmeni, yaşamak isteyenden daha fazla. Geçen seneden bu yana ekonomik krizin derinleştiğini düşünürsek tablonun olumlu yönde değişmediği varsayımında bulunabiliriz. 

Bulgularımız, ülkenin her kesiminde hissedilen bu memnuniyetsizliğin, yalnızca kişisel değil, sistematik bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Kadınlar, temel yaşam haklarından bile mahrum bırakılırken, gençler, hak ettikleri fırsatlara erişemiyor. Bu mutsuzluk hali, mevcut iktidarın yarattığı sosyal, ekonomik ve siyasal çıkmazların doğrudan bir sonucudur.

Son araştırmamızın çarpıcı sonuçlarından biri ise sosyal demokrat belediyelerin kadınların güvendiği son liman haline gelmesidir. Eğer siz belediye başkanı olsaydınız kadına yönelik öncelikle hangi sorunu çözerdiniz diye sorduğumuzda şiddet, taciz, ekonomik bağımsızlık, iş bulma ve ev işlerinde ve çocuk bakımındaki yüklerin cevaplar olarak verildiğini görüyoruz. Merkezi iktidarın görevlerinin belediyelere atfedildiğini buradan anlayabiliriz. Çünkü iktidar, kadınları eve hapsetmeye, şiddeti görmezden gelmeye devam ederken bugün sosyal demokrat belediyeler kreşler açıyor, istihdam olanaklarını artırıyor ve şiddete karşı koruma sağlıyor. 

Görüyoruz ki, sosyal demokrat politikalar, toplumun temel ihtiyaçlarını önceleyen, adil bir gelir dağılımını sağlayan ve kapsayıcı bir ekonomi modelini hayata geçirerek yeniden umut inşa etmeye mahirdir. Eğitim ve istihdam politikalarına yapılacak yatırımlarla beyin göçünü engellemek ve gençlerin kendi ülkelerinde üretken ve mutlu bir yaşam sürmesini sağlamak mümkündür. Kadınlar özelinde, sosyal demokrat belediyelerin gerçekleştirdiği projeler, bu dönüşümün ilk adımlarını oluşturuyor. Bu anlayış yerelden merkeze taşındığında, sorunların çözülmesi için güçlü bir zemin yaratılacaktır. Sosyal demokrasi yalnızca bir alternatif değil, bu ülkenin gençlerini ve kadınlarını yeniden kazanmanın, topluma umut aşılamanın tek yoludur. Bu düzeni değiştirmek elimizdedir.

SODEV’in raporunu okumak için:

https://sodev.org.tr/sodev-basin-aciklama.pdf

İlgili Haberler

Elektrik akımına kapılan işçi 3’üncü kattan düştü

admin

Asrın felaketinde depremzedelerin imdadına yetişen okul günlük 4 bin ekmek üretiyor

admin

ABD’den flaş Colani açıklaması: ’10 milyon dolar…’

admin

Tinder’a ‘hassas verileri özel şirketlere sattı’ davası

admin

Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesinde yılbaşı yoğunluğu

admin

Emekli maaş promosyonlarında son durum! 2025 yılında rakamlar artacak mı?

admin

Yorum Yap

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Çerez Politikası