“Ben bu süreçte bir organımı, lenflerimi, saçlarımı, kaşlarımı, çoğu şeyi kaybettim ancak umudumu asla kaybetmedim, biliyordum ki asıl umudumu kaybedersem o zaman yenilirdim. Saçlarım yoktu. Kızıl saçı çok sevdiğim için bir peruk aldım, gayet doğal duruyordu. Uzun, dalgalı ve kızıl perukla sürecimi tamamladım. Bir gün sahilde yürürken denizin kenarında bir sürü taş gördüm. Renkleri yoktu, donuk, gri ve soluk taşlardı. Denizin dalgaları ve gel-gitleriyle dışarı atılmış taşlardı. O an taşları da tıpkı kendi hayatımız gibi renklendirebileceğimi ve boyayabileceğimi düşündüm. Böylelikle bir sergi açmayı planladım. Taşları boyamaya başladım. Kendimi geliştirmek için bir kursa yazıldım.”
sonraki haber