GÜNDEM

Kedi, dokuz canlı

Kedi denen yaratık köpek gibi değil, isterse insansız da yaşayabilir. Eski bir İngiliz atasözü “Bir kedinin dokuz canı vardır. Üçü oyun oynaması, üçü gezinmesi ve kalan üçü de durması için” der. Canı istedi mi, karnı acıktı mı sokuluyor, bacağınıza sürünüyor, kucağınıza çıkıyor, okuduğunuz gazetenin üzerine çörekleniyor, kendini okşatıyor. İşi bitince de çekip gidiyor; evin ya da bahçenin bir köşesinde, sizden uzak, ne kadar arasanız bulamayacağınız, aklınızın köşesinden geçmeyecek bir yerde keyif çatıp uyuyor. Yüksek sesle ne kadar çağırırsanız çağırın, umurunda bile değil, lütfedip gelmiyor. Ta ki karnı acıkana kadar. O zaman sallana sallana çıkıveriyor ortaya! Sanki hiçbir şey olmamış gibi.

İNSANI BAĞIMLI YAPIYOR

Kediler dünyanın her ülkesinde aynı. İster Londra’da Downing Street 10’daki Başbakanlık Ofisi’nde, isterse Beyaz Saray’da, isterse gecekondunun birinde yaşasın. ABD başkanının masasına uzanıp onu parmağında oynatıyor, karnını zor doyuran fakiri de. İnsanla kedi tam 6 bin yıldır bir arada yaşıyor. Evcilleşmesi ise 3 bin 500 yıl önce olmuş. Mısır firavunları Tutankamon ve Ramses döneminde kediye tapılmış, yurtdışına çıkarılması yasaklanmış. Ancak kaçak yollardan, özellikle Fenikeliler zamanında Avrupa’ya sokulmuş.

Ortaçağda Avrupa’da farelerin büyük artış göstermesiyle kedilerin değeri çok artmış. Birkaç yıl önce Karlsruhe’de büyük bir kediler sergisi açılmıştı. Ünlü ressamlardan kedi tabloları, oyuncaklar, biblolar, küçük heykeller, karikatürler… Tam 400’ün üzerinde eser. August Renoir, Pierre Bonnard gibi empresyonistleri, Ernst Ludwig Kirchner, Franz Marc gibi ekspresyonistleri de kendine hayran bırakmış kediler. Geçen yüzyılın Max Beckmann, Paul Klee gibi ünlü ressamları da gizem dolu bu yaratığın etkisinden kurtulamamış. Kediler, “Fritz the Cat”, “Garfield”, “Felix the Cat, “Tom and Jerry” gibi karikatürler ve çizgi filmlerle de kendilerini yediden yetmişe herkese sevdiriyor, bağımlı yapıyor.

KEDİLER KAHVESİ

Gençten biri yere oturmuş, elindeki kumaştan bebeği havaya atıp duruyor. Yanındaki tekir bütün dikkatini bebeğe vermiş, yakalamak için ikide bir havaya sıçrıyor. Yakaladığı anda pençeleriyle kavrayıp altına alıyor. Az ötede iki küçük çocuklu kadın oturduğu sıraya kurulmuş siyahlı beyazlı bir kedinin karnını okşuyor. Çocukları ise ne yapacaklarını bilmiyormuş gibi annelerini seyrediyor. Pencerenin yanındaki kırmızı mindere kurulmuş bir samur yanında duran kahve fincanına önce merakla bakıyor, sonra burun kıvırıp başını dışarıya çeviyor. Bir Münih ziyaretimizde bir dostun önerisi üzerine ünlü Schwabing semtindeki Kediler Kahvesi’ne de uğramıştık. Türk Caddesi 29 numaradaki kahvenin hemen hemen tüm müşterileri kediseverler! Masalar arasında dolaşan güleryüzlü gencin adı Thomas. Kediler Kahvesi’nin sahibi. Meslek yaşamına bankacı olarak atılmış olan kedisever Thomas, kız arkadaşıyla yaptığı bir Viyana gezisinde, Stephan Katedrali’nin az ötesinde, Ball Sokağı’ndaki, Japon bir ailenin çalıştırdığı Cafè Neko’yu ve oradaki kedileri görünce Münih’e döner dönmez mesleğini bırakmaya karar vermiş. Ailesi ona destek vermiş, bankadan kredi almış ancak insanların kahve içip, pasta yediği bir salonda kedilerin dolaşmasına, kucaklarına çıkmasına belediye önce izin vermek istememiş. Thomas yılmamış, inat etmiş, belediyenin çıkardığı her engeli aşmış ve kısa süre önce “kedili kahvehane” düşünü gerçekleştirmiş. Bakımevinden aldığı altı kedi, Balou, Gizmo, Jack, Saphyra, Tobyn ve Ayla masaların arasında cakayla dolaşıyor, canları istedi mi bacaklarınıza sürüyor, okşamanıza izin veriyorlar. En gençleri ve en meraklıları Balou, çabucak yanınıza sokuluyor ve mırıldanmaya başlıyor. Bir otomobil kazasında arka ayaklarından birini yitirmiş olması Jack’ın hiç umurunda değil, keyfi yerinde, oyunu seviyor.

Az sonra güzel Ayla yumuşak minderine kuruluyor, kendini okşatıyor; kardeşi Gizo ise içlerinde en küstahı ve en sokulganı, kendini grubun şefi gibi gördüğü hemen belli oluyor. Dördü de daha bir yaşında. Saphyra ve Tobyn diğerlerinden birkaç yaş büyük. Müşterilerin ilgisinden sıkılan, başını dinlemek isteyen kedi, Thomas’ın onlara ayırmış olduğu özel odaya çekiliyor! Kediler Kahvesi’ne her türlü insan geliyor. Ne de olsa Schwabing kozmopolit bir semt. Bohem yaşamı yeğleyen sanatçılar, müzisyenler, akademisyenler, yüksek sosyete, üniversite öğrencileri, alternatif yaşamı seven tuhaf giyimli gençler, emekliler Schwabing’in insanları. Thomas’ın söylediğine göre hepsini burada görmek mümkün. Münih dışından gelenler de uğruyormuş. Kedisever olmaları onları “Kediler Kahvesi”nde bir araya getiriyor! “Kedi, anarşist bir aristokrattır” demiş Hamburglu yazar Axel Eggebrecht. Kedi bir eşsizlik, kedi gizem dolu, mistik bir yaratık…

mail@ahmet-arpad.de

İlgili Haberler

Erdoğan’dan Özgür Özel’e ‘kırmızı kart’ yanıtı: ‘Hayatımda hiç kırmızı kart görmedim’

admin

İYİ Parti kurmaylarından istifalara ilişkin değerlendirme

admin

Hakan Fidan’dan canlı yayında ‘askeri operasyon’ mesajı: ‘YPG konusunda beklenen yapılmazsa gereği yapılacak’

admin

Ekrem İmamoğlu’ndan ‘asgari ücret’ çıkışı: ‘Belli ki sorumluluk bize düşmektedir’

admin

Batmanda sokak kedisini parke taşıyla yaralayan şahıs hakkında tutanak hazırlandı

admin

TEM’de bir araçta 2 ton 550 litre kaçak akaryakıt ele geçirildi

admin

Yorum Yap

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Çerez Politikası