GÜNDEM

Deprem felaketinin 2. yılı! Uzmanlar o bölgeye işaret ediyor: 7.2 büyüklüğüme kadar deprem üretebilir

6 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğündeki deprem, ülkemizi derinden sarstı.

Bu yıkıcı sarsıntının şokunu atlatamadan dokuz saat sonra yine Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde bir başka deprem meydana geldi. Bu iki büyük felaket, başta Kahramanmaraş ve Hatay olmak üzere Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa ve Elazığ gibi 11 ili etkisi altına aldı.

Bu süreçte, depremlerin yaşandığı bölge ve çevresindeki faylarda çalışmaları olan Prof. Dr. Süleyman Pampal ve Dr. Kenan Akbayram’dan gelen uyarılar, gelecekte benzer felaketlerle karşılaşmamak adına alacağımız önlemlerin önemini bir kez daha vurguluyor.

2022 yılında Türkiye ve çevresinde Kandilli Rasathanesi tarafından bildirilen verilere göre toplamda 20 bin 288 deprem meydana geldi. 2023 yılına gelindiğinde ise bu sayı, yine Kandilli’nin verilerine göre 58 bin 81’e yükseldi. 2024’te ise AFAD, Türkiye ve yakın çevresindeki depremlerin sayısını 32 bin 500 olarak kaydetti. Bu veriler, 6 Şubat depremlerinin yaşandığı yıl, hem bir önceki hem de bir sonraki yılda meydana gelen depremlerin toplamından daha fazla deprem kaydedildiğini gösteriyor.

Haberin Devamı

‘ÇALIŞMALARIM KAPSAMINDA DOĞU-BATI YÖNÜNDE UZUN KIRIKLAR GÖZLEMLEDİM’

Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, 6 Şubat’ta sabah ve öğleden sonra yaşanan iki deprem ile ardından gelen 6 büyüklüğündeki artçı sarsıntıların doğal olarak Türkiye’deki deprem ortalamasını iki katına çıkardığının altını çizdi. Prof. Dr. Pampal, faylar üzerinden şu önemli bilgilerin altını çizdi:

Bu süreçte, depremlerin yaşandığı bölge ve çevresindeki faylarda çalışmaları olan Prof. Dr. Süleyman Pampal ve Dr. Kenan Akbayram’dan gelen uyarılar, gelecekte benzer felaketlerle karşılaşmamak adına alacağımız önlemlerin önemini bir kez daha vurguluyor.

2022 yılında Türkiye ve çevresinde Kandilli Rasathanesi tarafından bildirilen verilere göre toplamda 20 bin 288 deprem meydana geldi. 2023 yılına gelindiğinde ise bu sayı, yine Kandilli’nin verilerine göre 58 bin 81’e yükseldi. 2024’te ise AFAD, Türkiye ve yakın çevresindeki depremlerin sayısını 32 bin 500 olarak kaydetti. Bu veriler, 6 Şubat depremlerinin yaşandığı yıl, hem bir önceki hem de bir sonraki yılda meydana gelen depremlerin toplamından daha fazla deprem kaydedildiğini gösteriyor.

Haberin Devamı

‘ÇALIŞMALARIM KAPSAMINDA DOĞU-BATI YÖNÜNDE UZUN KIRIKLAR GÖZLEMLEDİM’

Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, 6 Şubat’ta sabah ve öğleden sonra yaşanan iki deprem ile ardından gelen 6 büyüklüğündeki artçı sarsıntıların doğal olarak Türkiye’deki deprem ortalamasını iki katına çıkardığının altını çizdi. Prof. Dr. Pampal, faylar üzerinden şu önemli bilgilerin altını çizdi:

— Bu depremler sonrasında, Antakya Fayı kırılarak Hatay çevresinde bağımsız bir deprem daha meydana geldi ve bu depremin de artçıları devam etti. Özellikle birinci depremin etkileri, Çelikhan’dan Amik Ovası’nın altına kadar uzanan 300-400 kilometre uzunluğundaki fay hatlarında gözlemlendi. İkinci deprem ise Sürgü-Çardak Fayı olarak bilinen, Malatya’nın Doğanşehir-Yeşilhisar bölgesinden başlayıp Nurhak civarından kıvrılarak devam eden bir fayda meydana geldi; bu fay yaklaşık 150 kilometre uzunluğunda kırıldı.

— Göksun civarında yoğun artçı aktiviteleri kaydedildi ve bu aktiviteler hâlâ devam ediyor. Hem 2023’te hem de geçen yıl bölgeye defalarca kez gidip gözlem yaptım. Özellikle doktora çalışmalarımdan biriydi Göksun çevresi… Yaptığım çalışmalarda bu bölgede doğu-batı yönünde uzun kırıklar gözlemledim.

Haberin Devamı

Prof. Dr. Süleyman Pampal’a, 2024’te AFAD’ın Türkiye ve çevresinde açıkladığı 32 bin 500 deprem sayısını nasıl değerlendirmemiz gerektiğini sorduğumda, bunun normal bir durum olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Pampal şu bilgileri paylaştı: “Bir yılda ülkemizde yaşanan deprem sayısı genel olarak böyle. Ülkemizin herhangi bir yerinde 5-10 yılda bir yıkıcı depremler meydana gelir. Bu tür depremler çok sayıda artçı sarsıntı üretir ve bu sarsıntılar aylarca hatta yıllarca sürebilir. Dolayısıyla, ortalama sarsıntı sayısı doğal olarak yükselir. Bunlar mikro depremlerdir.”

‘HATAY TAM ANLAMIYLA GERÇEK DEPREMİNİ YAŞAMADI’

“Özellikle Hatay’ın tarihsel depremlerini incelediğimde, bu bölgenin Türkiye’de ve dünyada birçok büyük depremin merkezi olduğunu görüyorum. Tarihçiler, MS 530’lu yıllarda 300 bin kişiye varan can kaybı yaşandığından bahsediyor; o dönemde taş üstünde taş kalmadığı vurgulanıyor” diyen Prof. Dr. Süleyman Pampal, şöyle devam etti:

Haberin Devamı

“Hatay’dan güneye doğru kırılmaların devam edeceği öngörülüyor ve bu kırılmalar, ne yazık ki 7 ve üzeri büyüklükte depremler üretebilir. Özetle, Hatay gerçek depremini henüz yaşamamış olabilir. Amik Ovası’ndaki evlerin çoğu yıkıldı ve şehir büyük can kaybı yaşadı. Şu an konteynırlarda yaşayanların kalıcı konutlara taşınması soruna kalıcı bir çözüm sunmuyor. Hatay, yakın gelecekte yaşanacak güneydeki depreme karşı tüm yapıların depreme dayanıklı olması gerektiğini unutmamalı. Bu nedenle, Hatay’ı tüm şartları göz önünde bulundurarak depreme hazırlamamız elzem.”

‘SADECE HATAY’IN GÜNEYİNDE DEĞİL KUZEY BÖLÜMÜNDE DE DEPREM BEKLENİYOR’

Hatay’ın güneyi kadar kuzeyinin de aktif olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Çelikhan’dan kuzeye yani Karlıova’ya doğru kırılmamış parçalar var. Burada depremler bekliyoruz. Daha önemlisi doğrudan ilişkili sayabileceğimiz Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Doğu Anadolu Fay Zonu ile kesiştiği Karlıova’dan Erzincan’a kadar olan Yedisu Fayı ise oldukça diri bir yapıda” dedi.

‘TAMAMEN KIRILMASI HALİNDE 7.2 BÜYÜKLÜĞE KADAR DEPREM ÜRETEBİLİR’

Bu konuyu Yedisu Fayı üzerinde çalışmaları olan Bingöl Üniversitesi Enerji, Çevre ve Doğal Afet Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Kenan Akbayram’a danıştığımda ise “Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun bazı kesimlerinde uzun yıllardır depremler olmadı ama bu bölgelerde yerkabuğunun hareketli olması nedeniyle depremlerin olması gerekiyor. Bunların en önemlilerinden bir tanesi Yedisu Fayı veya Yedisu Fay Zonu adını verdiğimiz Bingöl ile Erzincan arasındaki yaklaşık 75 kilometrelik fay kuşağı…” dedi ve ekledi:

“Yedisu Fayı, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara’daki kollarıyla birlikte son yüzyılda deprem üretmemiş sismik boşluklarından bir tanesi. Bu fay kuşağında en son deprem 1784 yılında oldu. Kuzey Anadolu fayının deprem tekrarlanma aralığının 200-250 yıl olduğu düşünüldüğünde burada kısa süre içinde deprem olması çok olası.”

Dr. Akbayram, “Yedisu Fayı’nın yaklaşık uzunluğu 75 kilometre. Yedisu Fayı’nda en son yıkıcı depremin 1784 yılında gerçekleştiği kesine yakın bir bilgi. Yapılan hesaplar, 75 kilometrelik bu fayın tek bir depremde tamamen kırılması halinde 7.2 büyüklüğe kadar deprem üretebileceğini öneriyor” şeklinde konuştu.

Deprem felaketinin 2. yılı Uzmanlar o bölgeye işaret ediyor: 7.2 büyüklüğüme kadar deprem üretebilir

‘BU ZONUN TÜMÜNÜN SİSMİK BOŞLUK ÖZELLİĞİ TAŞIYABİLECEĞİ KONUSUNDA ŞÜPHELERİM VAR’

“Ancak benim daha önce varlığından haberimin olmadığı bir GNSS çalışması aynı bölgede 80 kilometre uzunluğunda bir fay zonunun kırılması sonucu oluşabilecek deprem büyüklüğünün 7.5 magnitüde ulaşabileceğini söylüyor” diyen Dr. Kenan Akbayram, şöyle devam etti:

“Buna ek olarak 6 Şubat 2023 depremlerinden edindiğimiz tecrübe burada daha büyük depremler olabileceği yönünde şüphelerin oluşmasına neden oldu. Yedisu Fayı’nın yer aldığı bölgede yaşanma ihtimalini göz ardı etmemek gerekir. Çünkü bu fay kolu aslında 160 kilometre uzanıma sahip bir fay zonu içerisinde yer alıyor ve bu zonun tümünün sismik boşluk özelliği taşıyabileceği konusunda şüphelerim var. Maalesef bu konuda bekleyip göreceğiz.”

EĞER BU DEPREM GERÇEKLEŞİRSE EN RİSKLİ YERLEŞİM YERLERİ NERELER?

Bu konunun depremin hangi fay üzerinde yaşandığına göre farklılık göstereceğini söyleyen Dr. Kenan Akbayram, “Bu durum fayın ne yönde atım yaptığı, hasar gören bölgenin ana kaya derinliği ve ana kayanın üç boyutlu geometrik şekli, içerisinde başka kırık ya da fay bulunup bulunmadığı gibi birçok parametreye bağlı olarak değişir. İncelenen bölgenin nüfusu, yapı tipi, yapı kalitesi gibi konular da dikkate alınmalı” dedi.

Dr. Akbayram, “Bu nedenle bütün bu hususlar tespit edilmeden, çok disiplinli sistematik bilimsel çalışmalar yapılmadan, ilçe ve bölge göstermek hem spekülatif hem de yanlış olur. Ancak unutulmamalıdır ki, AFAD 1900 ile 2023 yılları arasında gerçekleşen depremlerde ülkemizde 93 bine yakın insanımızın vefat ettiğini, 555 binden fazla yapının yıkıldığını belirtiyor. Bunun üzerine acı bir gerçek olarak 2023 yılında 50 binden fazla insanımızın vefatını, 750 bin kadar da yapının kullanılamaz hale geldiğini eklememiz lazım” ifadelerini kullandı.

‘MİKROBÖLGELEME TABANLI PROJEMİZİ BU SENE TAMAMLIYORUZ’

Ayrıca Dr. Akbayram, şu önemli bilgilerin altını çizdi:

— Birçok yerleşim alanının risk altında olabileceğini kabul ederek yerleşim alanlarımızın seçimi konusundaki tercihlerimizi ülke olarak bilimsel çalışmalarla gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu kapsamda Bingöl’de ‘TÜBİTAK 121Y406’ numaralı proje kapsamında yaptığımız Bingöl Merkez İlçesi’nin Sismik Tehlikelerinin araştırıldığı mikro bölgeleme tabanlı projemizi bu sene tamamlıyoruz. Oldukça fazla sayıda sismik tehlike tanımlamaya yarayan verimiz var.

— Yeni yapılan bir anlaşma kapsamında Bingöl Belediyesi, Bingöl Üniversitesi Enerji Çevre ve Doğal Afet Araştırmaları Merkezimiz ile “Bingöl İli Deprem Master Planı’nın Yapılması Projesini” imzaladı. Bu master plan doğrultusunda çok disiplinli bir yaklaşım ile 15’den fazla bilim insanı, Bingöl’de depremlerin afete dönüşmemesi amacıyla neler yapılması gerektiğini, afete hazırlık anlamındaki olumlu adımları ve eksiklikleri tartışıyor, çalışmaları sürdürüyor. Bu plan 2025 yılı içerisinde tamamlanacak.

‘BİTLİS VE ADANA’YI ETKİLEYECEK BÜYÜK DEPREM ÜRETECEK FAYLAR DA VAR’

Güneydeki Arap Levhası ile kuzeydeki Anadolu Levhası’nın sınırı olan Bitlis-Zagros Fayı’nın da tehlike barındırdığını söyleyen Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Bu sınır, Bitlis’ten geçer, Çelikhan’ın biraz kuzeyinden sağa doğru döner ve Hakkari’den çıkarak daha güneye, Körfez’e kadar iner. Bu bölgelerde 7.5 ve 8 büyüklüğünde depremler yaşandı. Diyarbakır ve Hakkari’den geçen Bitlis-Zagros Bindirme Kuşağı, ters fayların ürettiği depremlere göre daha büyük sarsıntılara yol açar. Maalesef, Güneydoğu Anadolu Bölgesi 6 Şubat depremlerinin etkisiyle hareketlendi” dedi.

Adana’yı etkileyecek, deprem üretecek fayların olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Karataş-Yumurtalık Fayı, Misis-Andırın Fayı, İskenderun Fayı, Kozan Fayı, Savrun Fayı, Saimbeyli Fayı gibi faylar var. Bir de batıda Ecemiş Fayı’nın güney uzantısı Namrun, Ovacık ve Mut Fayı, Adana’da deprem tehlikesi kaynağı olarak belirlenmiş faylar” dedi.

Bu fayların kaç büyüklüğünde deprem üretme ihtimali olduğuna da değinen Prof. Dr. Pampal, “Bu bahsettiğim faylar, 6-7 büyüklüğü arası deprem üretecek faylar. Kayseri civarında 1702’de, 1717’de 1845’te on binlerce insanın hayatını kaybettiği depremler var. Burada Sarız Fayı, Develi Fayı, Erkilet Fayı, Yeşilhisar Fayı, Erciyes Fayı gibi Orta Anadolu’nun fay sisteminin bileşenlerini oluşturan faylar var. Bunlar hep aktif faylar. Kayseri’de 7-7,5 büyüklüğündeki depremler, on binlerce can kaybına yol açmıştı. Bu tür depremlerin, Adana ve çevresini, özellikle kuzey ilçelerini de etkilemesi muhtemel” ifadelerini kullandı.

GENEL OLARAK NASIL ADIMLAR ATILIYOR?

17 Ağustos 1999 depreminden sonra bazı olumlu gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman Pampal şunları söyledi

“Öncelikle hazır beton kullanımı zorunlu hale getirildi ve denetim mekanizması devreye girdi. Zorunlu deprem sigortası uygulamaya alındı. Tüm bunlar olumlu adımlar. Ancak asıl önemli adım, 2011 Van depreminden sonra atıldı: Kentsel Dönüşüm Yasası çıkarıldı. Bu, çok önemli bir gelişme. Yasaların hazırlanmasından önce konuyu sıkça gündeme getiriyordum ve bu durum önemli bir avantaj sağlıyor. Ancak, burada da gerekli öncelik sıralamasına yer vermediğimiz için beklenen sonuçları elde edemiyoruz”

“6 Şubat depremlerinden sonraki can kayıplarımız ve en yetkili isimlerin önce 100 milyar, ardından 150 milyar dolarlık maddi kayıptan söz etmesi, büyük kayıplardır” diyen Prof. Dr. Pampal, “Bu durumun altından kalkmakta toplum olarak zorlanıyoruz. Zaten 17 Ağustos’un sadece travmasını değil, ağır faturasını yeni yeni unutmaya başlamıştık. Ancak, 6 Şubat’ta yaşanan depremleri daha uzun süre unutamayacağız. Eğer bilimsel çalışmalar doğrultusunda bölgede 10-15 milyar dolarlık bir yatırımla depreme hazırlık yapılmış olsaydı, bu kayıpların hiçbiri yaşanmayabilirdi. Çok az hasar ortaya çıkardı. Bu durumu iyi değerlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

İlgili Haberler

Antik kentte kanser hastalığını tanımlayan taş muska bulundu

admin

Narin Güran cinayeti davasında sona doğru! Sanıklar son savunmalarını yaptı: Enes’i kurtarma operasyonu yaptılar

admin

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan teğmenlerin ihraç kararına sert tepki: ‘Bu ülkenin mayası bağımsızlık, ruhu Kuvayı Milliye’dir’

admin

Giresun Belediyesi filosunu güçlendirdi: 10 ayda 34 araç alındı

admin

Hamaney, ABD’ye meydan okudu: Ahmaklar boşuna hevesleniyorlar

admin

Ümit Özdağ’dan ‘Selahattin Demirtaş’ göndermesi: ‘Tutuklu olmamın benzerliği yok’

admin

Yorum Yap

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Çerez Politikası